yılbaşına yabancı bir ülkede girmeye karar verince önce italya'ya gidelim dedik. vize işlemleri için hummalı çalışmama rağmen, parmak izi safsatası yüzünden vizeyi yetiştiremeyince vize gerektirmeyen ülkeleri mercek altına aldık. önce montenegro, rusya derken, hem otel hem de uçak fiyatları inanılmaz uygun olan kiev'e gitmeye karar verdik. malum şöhreti dolayısıyla türk erkeklerinin sadece, tarihinden çok kızlarıyla haşır neşir olduğu bu şehir gerçekten görülmesi gereken yerlerden biri. buram buram komünizm kokan yapıları, göz alıcı katedralleri, geniş yolları, meydanları insanın gözünü kamaştırıyor. mevsim itibariyle - 9 larda seyreden hatta yer yer -15 hissedilen havasına rağmen fellik fellik dolaşmaktan kendimizi alıkoyamadık. genelde saatte bir ısınma amaçlı ya bir cafeye ya da bir mağazaya girip ısıyı depolayıp gezmeye devam etmek en akıllıcası... metro ağı inanılmaz gelişmiş olmakla birlikte dikkatimi çeken yürüyen merdivenlerin sürati oldu. bu sürate rağmen nerdeyse 5 dakika boyunca metroya iniş sürüyor, varın uzunluğunu siz hesap edin. bu arada metro fiyatını vermeden geçemiyeceğim. 2 grivna yani 30 kuruşcuk. paramızın değerli oluşu yüzünden kendinizi bir an türkiye'de tatile gelmiş bir alman kadar zengin hissedebiliyorsunuz. yeme içme gerçekten ucuz, 1 tl.ye bira içip 15 liraya 2 kişi tıka basa doyduk.
havanın soğukluğundan ötürü herkes kutup ayısı gibi giyindiğinden, ukrayna'nın güzel kızlarının efsaneden ibaret olduğunu söyleyebilirim. yaz aylarında etek boylarıyla doğru orantılı bacak ve malum bölgenin haricinde bir yere bakılmadığı için kızların güzelliği alıp yürümüş ama bana göre abartılacak bir durum yok. kadınların çoğu kürk giymeye bayılıyor. adamların çoğu da yerlere tükürüyor. yerlerde donmuş tükürük lekelerinden bir süre sonra mideniz kalkabiliyor. onun haricinde gayet temiz bir şehir, yollarda birikmiş bir çöp dikkatimi çekmedi. ingilizceden ziyade tarzanca anlaşabiliyorsunuz hatta direkt türkçe konuşsanız sanırım daha rahat edersiniz. 2 saat ''tea'' istemeye çalışırken haa ''çay'' diyen kıza beavis & butthead salaklığıyla bakakaldım.
kiril alfabesini de çözmekte fayda var, tabelalarda her ne kadar ingilizce açıklama da olsa ihtiyaç olabiliyor.
votka o kadar çeşitli ve ucuz ki, o kadar hastası olmadığımız halde ısınmak için bir tane çantaya, bir tane odaya ve hediye etmek üzere arkadaşlarımıza aldık. gümrükte bavulumuzu açsalar sanırım alkolik sanıp direkt tedavi için balıklı rum'a transferimizi sağlarlardı.
yılbaşını istanbul'da geçirseydik 'ne harcardık, kiev'de ne harcadık?'a bağlayıp konuyu kapatiyim bari. bara girişte 200 grivna verdik, duble single malt ve jack'in bardağı da 100 grivna. yani gel alkolik ol diyorlar adama. istanbul'da kazanıp burda yaşamanın yollarını aramaya başladım bile. i love kyiv.bağımsızlık meydanında geziyi andıran fotoğrafları görünce hayli duygulandım. sanırım biz bu konuda ukraynalılar kadar başarılı olamadık.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder