16 Ocak 2015 Cuma

halay deyip geçme


her ne kadar tipimden belli olmasada türkü severim ve dinlerim. ali ekber çiçek'in, aşık sıtkı baba'dan derlediği haydar haydar ise favori türkülerimdendir diyip konuya gireyim. şu türkü olayını hiç canlı dinlemediğimi farkedince, eski ortağımın girişimiyle hemen bir türkü bara gitme operasyonu yaptık. ilk durağımız bostancı'da ara sokakta yer alan 'barabar' oldu. içersi kalabalık, ilk etapta oturacak yer yok gibi, sahnenin ortasında iki folklorik giysili abim harıl harıl çiğ köfte yoğuruyor, sıra halinde dizilmiş saz ekibi ve ortasında oturan solist ise elinde kırmızı payetli parlak mendili ile türküler okumakta. seyirciler oturdukları yerden türkülere mırıl mırıl eşlik etmekte, erkekler genelde takım elbiseli, kadınlar şık. operaya bile millet bu kadar özenli gitmezken kendimi çok çapulcu hissediyorum. keşke bir ceket alsaymışım üstüme. dövmeli ve rock n roll tipler olarak bizi önce arka taraflarda bir masaya oturttular. sahnenin ortasında yoğurulan çiğ köfteleri beklerken milleti süzüyorum. benim haricimde kimse kimseyle ilgilenmiyor. sokakta bile bu kadar rahat yürüyemezken burası nasıl bir dünyaymış ya? neyse çiğ köfte olayı bitti, dağıtıma başlandı. pist boşalınca, bir anda davul ve zurna ile halay moduna geçiliyor. huşu içinde türkü dinleyenler kendini piste atıveriyor ve halay başlıyor. tarz farklı ama kıyaslama yapacak olursak bildiğin pogo ve headbang yapıyor abicim bunlar. eğilip kalkmalar, bacak atmalar, kafa sallamalar... acaip bir ayin gibi bu. ritm süper bu arada. yerimde sallanmaya başladım da halaya girmeye çekiniyorum. ahanda masalar devriliyor filan. önüne çıkan her engeli yıkıyorlar, ama masalarda oturan seyircilerde panik yok. halay bitince tekrardan saz heyeti yerini alıyor, bu arada bizi ala ala sahnenin en önündeki masaya alıyorlar. solist, bir kadını şarkı söylemek üzere sahneye davet ediyor. hayatımda duyduğum en detone ses, anı olsun diye telefonumu çıkarıp kadını videoya çekiyorum. kadın bana doğru geliyor ve şarkıyı, nağmeler yapıp, boyun kıvırarak bana okumaya başlıyor. fanı sandı herhalde. ben alttan üstten çekime devam ediyorum, bir yandan da boş elimi havaya kaldırmış sağa sola sallıyorum. arkadaşımın kaş göz işaretleriyle kendime geldim. arka masayı kaş göz ediyormuş meğerse. kafamı bir çevirdim ki kadının masasındaki iki adamın hakkımdaki düşünceleri gözlerine yansımış. kurtlar vadisinden fırlamış gibiler, hemen telefonu bıraktım. hatta yere atıp kırsam mı diye de düşünüyorum. geceyi kazasız belasız atlatıyoruz, fakat beni kesmedi bir başka bara gitmek üzere anlaşıyoruz.
2. durağımız pendik sırtlarında esinti kır evi adında bir yer. daha geniş olan bu mekanda ilk dikkatimi çeken şey, sahnede dahil olmak üzere hemen hemen her masada açılmamış bir şişe jack daniels durmakta. yıllardır rock mekanlarında çaldım, müdavimi oldum bu kadar jack'i bir arada görmedim. burdaki müzisyen arkadaşlar daha iyi, bağlamacıyı tek geçiyorum hatta. yine en ön masaya yerleşiyoruz. siparişler geliyor, jackler, rakılar, biralar kebaplar ne istersen var. biz eğlenmesini bilmiyormuşuz ya. pist çok büyük. heyecanla halayı bekliyorum. müsizyenler bir yandan çalıyor, bir yandan da mezeler, kuru yemişler, jack'lerle demleniyor. ne yanlış bir tür seçmişim ya, adamlardaki keyfe bak. beklenen an ve halay! içiçe 2 halay  grubu oluştu bu sefer. dış bölümde dönen grubun halay başısı üç ileri bir geri direkt bizim masaya doğru yönlendi. teyet geçer inşallah diye içimden geçiriyorum ama tsunami gibi üstümüze üstümüze doğru geliyorlar. şişeleri kontrol altına almak lazım, çarpışmaya 15 saniye kaldı. masalar titriyor. 4.6 büyüklüğünde bir deprem sarsıntısı var ortamda. ve baam! masa sarsılıyor şişeleri son anda tuttum, yanımdaki arkadaşım hayatımda gördüğüm en büyük popo çatalını iterek masadan uzaklaştırmaya çalışıyor. kadın nasıl konsantre olmuşsa pantolonu düşmüş farkında değil. demek ki neymiş? halayda düşük bel pantolon giyilmeyecek. ritm sonlara doğru hızlandıkça dönme hızı da doğru oranda artıyor. sürekli bakarsanız hipnotize etkisi var içine çekiyor insanı, dikkatli olmak lazım.  yarım saat kadar süren bu halay seanslarına henüz iştirak edebilme cesaretini gösteremedim ama allahın hakkı üçtür. bundan sonra ilk gittiğimiz mekanda halaya dahil olmayı ümit ediyorum. sahneye ikinci şişe jack gidiyor bu arada, adamlar müzisyenlerine bakıyor mu yoksa öldürmeye mi çalışıyor karar veremedim. bizim çaldığımız rock barlarda bizim sağlığımızla o kadar ilgilidirler ki, mesela içeceğimizi 2 yabancı veya 4 yerli içkiyle sınırlarlar. halayla dalasım geldi bir anda. halay & roll canlar. öpüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder