5 Ocak 2015 Pazartesi

free bag symphony & the vatka band

bu iki fotoğrafı yanyana getirince zamanın modasını takip konusunda ne kadar hassas davranmışız onu farkettim. bir allahın kulu da çıkıp aga bu vatkalar ne diye sormamış. bel çantaları keza öyle. pantolonun üstüne hem de tam ortaya yerleştirmişiz. yiğidin malı meydandadır'a bir gönderge mi mevcut bilinçaltında bilmiyorum. sertab'la olan foto 80 li yılların sonu olmalı. eurovision finalleri hatırası için çekilmiş ama ne parçayı hatırlıyorum ne de sonucu. çok eğlenceli günlerdi ama. aysel gürel'i de o vesileyle tanımıştım nur içinde yatsın. hayatımda tanıdığım en matrak ve tatlı deli bir kadındı. ilk tanıştığımızda ankara stad oteli lobisindeydik. onun sözlerini yazdığı bir parçayla roma'da ülkemizi temsil edecektik. bana kurduğu ilk cümle ''kaydını yaptırdın mı?'' olmuştu. ne kaydı diye saf saf düşünürken ''benimle olmak için sıra numarası alman lazım canım'' demişti. tabi bu cümlenin aslı biraz daha açık saçıktı, ben biraz daha terbiyeli yazdım. argo konuşma ona yakışıyordu ama şimdi ben burdan yazsam terbiyesizlik etmiş olurum. prova günleri haricinde herkes roma'da fink atıyordu.  vatikan gezisi sırasında o kadar kalabalığın içersinde sapsarı saçları, mini eteği ve koca çerçeveli renkli gözlükleriyle aysel, elinde koca bir taş tutmuş bize doğru geliyor bir yandan da bağırıyordu; ''papa'ya verdim taşını düşürdü rahatladı'' diye... otobüs şöförünün dikiz aynasından onu kestiğini farkedince bize anlattığı hikayeyi yarıda kesip, takma dişlerini bir anda çıkarıp ''böyle nasılım kaptan'' diye buruşan dudaklarıyla öpücük göndermişti. adam koca otobüsü kaldırıma çıkarıyordu şaşkınlıktan.
cinecitta, roma'nın sinema şehri anlamına gelen meşhur film stüdyolarının olduğu bölgenin adı. eurovision o sene ordaki stüdyolardan birinde yapıldı. toto cutugno sunuyordu, hani şu meşhur lasciatemi cantare adlı eserin bestecisi. izel, reyhan karaca, can uğurluer solistlerimiz, grup olarak da gür akad, murat çimenli(davul) ve ben klavyede idim. (evet klavye bas değil). ilk provada klavye yerine bas gelmiş, yunanistan hemen itiraz edip elenmemiz gerektiğini iddia etmişti. sonuçta bağırdıklarıyla kaldılar. sonradan istediğimiz remote keyboard geldi ve burun topuk koreografisiyle çalar gibi yaptık. cinecitta'nın içinde gezmek acaip keyifliydi. western dekorlu koca kasabalar, eski roma heykelleri gerçek boyutlarında yapılmıştı. üstüne oturduğumuz çeşmeyi bile gerçek sanmıştık. o da alçıdan yapılmıştı halbuki. daha sonra tek elle koca çeşmeyi kaldırdık, kıracaktık az kalsın.
vatkadan nerelere geldik hey gidi günler. ne cep telefonu var ne de internet. ne hatırlıyorsan o. fotolar bile hafif sararmış ama güzel olan ve baki kalan; arkadaşlıklar, muhabbetler, yeni yerler, yeni insanlar ve güzel anılar. o zaman videoyu da ekleyelim ve o güzel günleri seyredip yad edelim. hadi hep birlikte 'lasciatemi cantare' diyoruz... (türkçe meali; bırakın şarkı söyleyeyim)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder