20 Temmuz 2015 Pazartesi

yamas komşu

bayram tatili bodrum veya alaçatı benzeri yerlere gidip öpülme tehlikesini bertaraf etmenin en güzel yolu komşuya gitmek arkadaşlar. o yüzden sınıra en yakın alexanrapouli'ye kapağı attık. bizle birlikte aynı fikirde olan yurdum insanı da burayı tamamen ele geçirmiş zaten. türkçe menüler, türkçe bilen garsonlar, yarım yamalak türkçe anlayan esnaflar sayesinde kendinizi evinizde hissediyorsunuz. tek farkı yaz sezonu diye hiç bir esnaf veya bar sahibi sizi düdüklemeye çalışmıyor. salaş mekana da girseniz, en lüks görünümlü restoranda yemek de yeseniz fiyat değişmiyor. aslında buraya motorla gelmemiz gerekirdi ama bu seferlik otobüsle geldik. ulusoy'dan bilet aldık, yunan bir firmayla (zorpidis) anlaşmışlar sanırım, giderken yunan şöförler ve eski model bir otobüsle tabiri caizse donarak gittik. adamlara klimayı kapat diyoruz hava sıcak diyorlar. arabanın içi bildiğin buzul çağı. bizle birlikte diğer yolcuların yakarmaları da pek fayda etmedi. gel gör ki anlaşamadık ve birbirimize kah hohlayıp kah sarılıp yola devam ettik. otelimiz şehrin merkezinde, otobüsten iner inmez yürüme mesafesinde. 2 kişi günlük 150 lira veriyoruz. bodrum'da bayram vakti pansiyon fiyatlarının minimum 250-300 lira olduğunu varsayarsak hayli hesaplı. diğer hesaplı olaylara da gelecem acele etmeyin. ilk olarak her turist gibi deniz fenerinin oraya doğru yürüdük. koca koca kafeler bomboş, hava 33 derece civarında, dükkanların hepsi kapalı, terkedilmiş bir şehir havası var. hatırladığım kadarıyla perşembeleri tatil, daha sonra yaz tatili programı uyarınca hangi gün hangi saatler dükkanlar açılıp kapanıyor öğreniyoruz. o yüzden yunana gidecek arkadaşların, koyduğum fotodan saatleri incelemelerini öneririm. bizim gibi son güne bırakırlarsa avuçlarını yalama ihtimalleri yüksek. aklım piercing malzemeleri satan blue elephant isimli dükkandaki tshirtlerde kalmadı değil. bir giden hayrına alıp bana getirirse sevinirim.
gelelim uzo ve meze durumlarına; ilk gece fenerin ordaki mylos isimli tavern'e gidiyoruz. 20 lik uzo'ya (barbayani mavi olanı) 6 euro fiyat çekmiş. yahu bakkalda 3.60 euro olan rakıyı adam 2 euro farkla satıyor. bizim yüksek değerli paramız sayesinde topu topu bi 20lik 18 lira yani. benim müdavimi olduğum bostancı'daki meyhanemde ise 20lik 45 lira. devam edelim... mezeler 2.5 ve 4.5 euro arası değişiyor. ahtapot ızgara en pahalısı 9 euro. ama gelen porsiyona göre 3 kişi bolca tadar. vejetaryen sevgilim sayesinde o koca tabağı ben bitirdim, 3 senelik ahtapot ihtiyacım karşılandı sanıyorum. fazla meze alıp yarısını masada bırakma ihtimaline karşı az ve öz söyleyip, doymazsanız ekleme yapmanız daha mantıklı. ne de olsa siparişten 5 saniye sonra her istediğiniz masaya geliyor. 
ertesi gün 10 km yakındaki makri'ye gitmeye karar veriyoruz. bize anlatılanlara göre bir araç kiralasak daha rahat edeceğiz. scooter kiralamak en mantıklısı ama burda sadece otomobil kiralayabiliyorsunuz. sabah kahvaltısı yaptığımız filion isimli mekanda meliha isimli türk garson bize bu konuda çok yardımcı oldu. telefonla aracımızı kiralayıp ayırttı biz de gidip teslim aldık. benzin euro zammı öncesi ucuza geliyordu ama ortalama litresi 1.60 olduğu için çok fazla bi fark kalmıyor bence. gaza gelip hazır araba kiralamışken hadi basıp kavala'ya gidelim dedik. sırasıyla önce komotini, zahti ve akabinde kavala'ya ulaştık. her bir şehrin arası yarım saat gibi sürüyor. 1.5 saat sonra kavala'daydık. gitmişken bademli kavala kurabiyemizi aldık ve soğuk biramızı meydandaki koca çınar (sanırım çınardır) ağacının altında püfür püfür rüzgar eşliğinde içtik. aynı gün içersinde makri'nin orda kantina isimli beach'ten denize girdik. bu beach kelimesi sizi yanıltmasın. bizdeki gibi dıstak cıstak yüksek volümlü bir müzik ve kıçlarına pareo sarılı elinde cin tonikli kızların dansettiği plajlardan değil. efendi gibi denizine giriyorsun, içeceğini alıp şezlonglara yayılıyorsun. ve tabii ki fiyatlar her yerde aynı. gerçi çay ile bira aynı para belirteyim.
makri'ye gitmişken bizim türk tayfasının da ciddi anlamda rağbet ettiği, ve kulak misafiri olduğuma göre aylar öncesinden rezervasyon yaptırdığı aya yorgi restorana gittik. hakkaten güzel mekan. 2 kişi olduğumuz için bize hemen bir yer ayarladılar ve siparişlerimizi verdik. türk olduğunuzu öğrenince hemen türkçe bilen garson angaje ediyorlar. pisi otlu salata, kalamar (yine kocaman bir tabak), ıspanak sufle, fava, uzo ve finalde dondurmalı tatlı ikramıyla birlikte gelen hesap 2 kişi 33 euro.  
alexandrapouli'de hangi cafeye oturursanız oturun, masanıza litrelik şişe su ve yerine göre bisküvi tarzı şeyler ikram olarak geliyor. bizdeki sarıyer börekçisi tadında, poğça, börek satan yerler var. sokağın adını şimdi hatırlamıyorum ama muhakkak önünüze çıkan bitişik nizam restoranların olduğu bölgeye gidin. direkt kağıdın üzerinde gelen çöp şiş tavuk, sosis veya benzeri et ürünlerini tane fiyatıyla yiyebiliyorsunuz. eğer alaçatı veya bodrumdaki gibi ambiyansı ve dekoru afili mekanlar seviyorsanız burası size genelde salaş gelecektir. bu salaşlık sizi aldatmasın, asla lezzetsiz bir tadla karşılaşmazsınız, gönül ferahlığıyla kafanıza esen her yere girin. vizeniz varsa yakın mesafe hafta sonu 2 günlüğüne bile kaçabileceğiniz çok hoş bir sahil kasabası velhasıl kelam.










2 Temmuz 2015 Perşembe

marilyn manson

marilyn manson milano  konseri için nerdeyse 4 ay öncesinden konser biletimizi aldık. vize işlemleri patlasa konser biletleri bir tarafımıza kaçacaktı ama göze aldık, iyiki de almışız, son ay biletler tükendi. konser günü istanbul'dan yola çıktık. öğlen 3 gibi milano'da olmayı planlıyorduk ama uçağın rötarl kalkmasıı hesaplarımızı bozdu. 2 saat farkla milano'ya indik. otele, önce otobüs daha sonra metrobüsle ulaştık. hemen üstümüze konsere uygun kıyafetlerle donatıp duomo'daki arkadaşlarımızla buluşmak üzere yola koyulduk. bişiler atıştırıp konser mekanı olan alkatraz'a geldik. milano'nun en büyük konser, organizasyon, fuar ve moda

gösterilerinin de yapıldığı bu mekan manson fanları tarafından ağzına kadar dolmuş. havalandırma olmasına rağmen konser başladığındaki zıplama, pogo ve headbang potansiyeli düşünülürse ter atarak 3 - 5 kilo vereceğimiz kesin. önce kendimize güzel bir yer seçiyoruz. arkamdaki adam bira kuyruğuna girmemek için 2 koca bardak birayı peşinen almış. sorun şu ki italyanların konuşurken eli başı kıçı da durmadığı için biraların bir kısmı sürekli üstümüze başımıza sıçrıyor. ikaz etmek durumunda kalıyoruz ama konser başladığında muhtemelen herkes birbiriyle kardeş olacak. ve sonunda ışıklar sönüyor cep telefonları havaya kalkıyor ve son dakikada konserlerin olmazsa olmazı 2 metrelik bir herif önümüzde beliriyor. şansıma sıçayım ki bu lanet beni bu topraklarda da bırakmıyor. seyircilerin cep telefonlarından seyretcez konseri anlaşıldı. safları sıklaştırıyoruz ve dumanların arasından marilyn gözüküyor. sırtı dönük silüetini görüyoruz,intro boyunca yer yer mikrofonu roger daltrey tadında çeviriyor, intro bitiminde deep six'le mevzuya dalıyorlar. sound mükemmel, davulda stolen babies'den aşina olduğumuz gil sharone, gitarda paul wiley ve basta kadim dostu twiggy ramirez teyze ile konuya sağlam dalıyorlar. 2 metrelik dev arkadaştan fırsat bulup gördüğüm kadarıyla manson'ın üstünde siyah bir pardesü, ve boğazına sarılı fular gibi bişi var. şişmanladı gıdıyı saklıyor belli. mekan yer yer o kadar havasız ve sıcak oluyor ki benim tanıdığım manson üstü başı yırtıp anadan üryan konsere devam edebilir, ama böyle bir şey olmuyor. bir ara ben yırtacaktım gerçi, nasıl bir yüz ifadesine bürünmüşsem kız arkadaşım ''istersen

sen git arka tarafta bir yerlerde bir nefes al'' dedi. bulunduğumuz yer tam ortalarda, benim pozisyonumu terketmem bir daha asla birbirimizi bulamamız demek olduğu için tam önümüzde başlayan pogoya rağmen cepheyi terketmedim. bu arada önümüzdeki 2 metrelik dev, sweet dreams coverıyla iyice kendinden geçip kolları da kaldırdı. oldu mu sana 2 buçuk metre. sağa sola öyle bir salınıyorki enlemesine 5 metre daha yana kaymamız lazım ama mümkünatı yok. bütün bu arbede esnasında  parça arasında gitaristle mm arasında nirvana'dan rape me adlı eseri çalma söyleme karmaşası yaşandı ama nedense tonu bir türlü alamayan mm eliyle kes işareti yaparak konudan hemen uzaklaştı. antichrist superstar döneminden bir eserle yollarına devam ettiler. parça aralarında ciddi boşluklar bırakan mm dinlenme amaçlı uzun konuşmalar da yaptı. kilise dekorunu andıran sahne, yazılı çizili ışık koreografisiyle konseri daha da seyredilir kıldı. konser bitiminde bis'e tekrardan üstünde simsiyah kapüşonlu pelerin ve ellerinde beyaz çiçeklerle çıkan mm coma white adlı parçayla konseri sonlandırdı. beatiful people ve 2 metrelik devle birlikte salonu terkeyledik. 9 kasım firenze obihall'deki diğer konserini kaçırmak istemeyenler şimdiden biletlerini alsınlar. önünüze bir yarma gelmesi ihtimaline karşın  apartman topuk giymeyi unutmayın.
setlisti merak edenler için aha şuraya yapıştırıyorum.

Deep Six 
Disposable Teens
mOBSCENE
No Reflection
Third Day of a Seven Day Binge
Sweet Dreams (Are Made of This)
Angel with the Scabbed Wings
(with "Rape Me" interlude)
Tourniquet
Rock is Dead
The Dope Show
Lunchbox
(with Cake and Sodomy + Come As You Are & Moonage Daydream interlude)
Antichrist Superstar
The Beautiful People
Coma White