3 Ocak 2015 Cumartesi

çocuk dilenciler

bir insan neden dilenir? acaba işsiz güçsüz kalsam ben de dilenir miydim diye sordum kendime. muhtemelen dilenemezdim. empati yap, onlar fakir insanlar ekmek bulmak, 2 lokma sıcak yemek için sürünüyorlar cümleleriyle gelenler olacaksa da hemen yan tarafımdan geçip uzasınlar. biz dilencilere onlara acıdığımız için değil başımızın gözümüzün sadakası olsun diye para veriyoruz. onların durumuna düşmeyelim, başımıza kötü bir kaza gelmesin veya beladan korunmak ve uzak durmak için, cebimizdeki bozuklukları onlara toka ediyoruz. bir nevi dokunulmazlık diyeti yani. yoksa adam açsa, yaptığın yemekten götür versene kardeşim. ver çorabını, pantolonunu, paylaş ekmeğini tahinini. ama işin kolayı varken gerek yok. atarsın 2 liracık alan memnun veren memnun. bunları anlatmamın nedeni geçen gün kozyatağı üst geçidinde gördüğüm taş çatlasa 5- 6 (yazıyla beş, altı) yaşındaki kız çocuğu yüzünden. dünya güzeli bu bebenin, bu soğukta ayakları çıplak, üzerinde ince bir hırka, kafada bere yok, elinde kaval annesi tarafından oraya milletin duygularını alt üst etsin  de 3 kuruş kazansın diye bırakılmış. büyük ihtimalle anası da biraz ilerdeki avm'nin önünde ya çiçek satıyordur ya dileniyordur. ikilem şu ki çocuğa acıyıp para vermek, onu bu bedbaht hayattan ve iğrenç, aşağılık ebeveynlerinden kurtarmayacak. başımın gözümün sadakası diye verilen her kuruş onu, eğer zatürre olmaz veya soğuktan donmazsa, daha çok kazanması için sokaklarda dilenmeye devam etmesini sağlayacak.
dövme dükkanı işlettiğim dönemde dilenen çingene çocuklarını ve ailelerini baya gözlemleme fırsatım oldu. anneleri çocukları bölgelere yerleştiriyor, daha sonra onları görebilecek köşeye yerleşip belirli aralıklarla toplanılan paraları almaya geliyorlardı. bozuk paraları kaçamak gofret almak için çorabına saklamaya çalışan çocuğu annesi farketmiş, eşşek sudan gelene kadar dövmüştü. anne dediğim kadın da taş çatlasa 20  yaşında idi. düşünün kaç yaşında doğurduğunu artık. bu arada toplanılan bozuk paralar bir süre sonra yanımızdaki kuruyemişçiden anında tamlanıyordu. hepsinin cebini sallasan, benim cebimdeki paradan daha fazla mangır dökülür. çalışmaya bile taksiyle gelen bu dilenciler ağlak edebiyatını iyi biliyorlar, ters bir laf ederseniz de dünyanın en çirkef insanı olurlar ve hayatınızda duyamayacağınız küfürleri işitirsiniz. yaşlı bir amca vardı mesela, titrek sesli, kore gazisi olduğunu iddia eder, caddede yaşayanlar varsa tanırlar, iki büklüm şekilde kağıt mendil satar. gerçi en azından dilenci değil. sadece ağlak ağlak satması sinirimi bozuyordu. belediyeden zabıtalar geldiğinde o titrek amca yerini 110 engelli yarışçısına bırakmıştı. örnekleri çoğaltmak mümkün, bankada onbinlerce lirası olan dilencileri gazetelerde okumuşsunuzdur. daha fazla uzatmadan diyeceğim şudur ki çocuk dilencilere para vermeyin. elbise, oyuncak, kitap, yemek verin ama asla ve kat'a para vermeyin. iyi insan olun başınıza bir şey gelmez zaten, o çocukların dilenmesine sebep siz olmayın. eğer içiniz fesatsa zaten deve kesseniz ne fayda. çocuk pornosu için feryat figan ettiğimiz kadar bu konuda da sesimizi yükseltmemiz gerektiğini düşünüyorum. dilencilik bir meslek unutmayın. onuru olan her insan muhakkak para kazanmanın bir yolunu bulur. bizlerin acıma duygusunu istismar eden bu insanlara kılım. hadi allah versin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder