7 Eylül 2014 Pazar

tarkan anıları 2



sene 1995. tarkan turnesinin ilk ayağı new york ile başlayacak ordan ver elini avrupa ve sonrasında türkiye konserleriyle devam edecek. ahmet san menajerliğinde nerdeyse 6 aylık turne programımız belli. ne günlermiş. şimdi bırakın 6 ayı, 1 hafta sonra vereceğimiz konserin çalma garantisi yok. basılan turne kitapçıklarında hangi gün, saat kaçta, nerden hareket edeceğimiz, nerelerde konaklayacağımız, soundcheck saatleri, konser saatleri, kalacağımız oteller vs.. her şey ayrıntılarıyla belirtilmiş. bayağı kalabalık bir kadroyuz. o zamanki grup gür akad (gtr), recep özçakır (klasik gtr), aydın şeref (davul), 2010 yılında kaybettiğimiz  hakan beşer (perkusyon), hakan avuncan (klavye), mert topel (klavye), ümit sayın ve ebru aydın (vokal) ve beni de sayarsanız 9 kişi sahne üstündeyiz. o sıralar new york'ta yaşayan ilhan erşahin de misafir sanatçı olarak 1 parçada tarkan'a eşlik edecek. ayrıca asistanlar, gardrop, doktor, masör, korumalar derken ufak çaplı bir klan gibiyiz. new york'da vereceğimiz  konser, uydudan ilk defa türkiye'de eş zamanlı gösterilecek. hepimizde büyük bir heyecan var. konser vereceğimiz mekan bir çok rock gruba ev sahipliği yapmış, 3000 kişi kapasiteli, meşhur palladium concert hall. düşünsenize bruce springsteen, kiss, frank zappa, iron maiden gibi grupların konser verdiği mekanın sahnesinde çalmak ne harika bir his. tamam tür biraz tutmuyor ama orasını es geçiyoruz... bütün hazırlıklar tamamlanıyor ve konser günü gelip çatıyor. limuzinle konser mekanına doğru yola çıkıyoruz. mini bardan viskiler içiliyor, saçlar kabartılıyor (o zamanlar var), takılar, çizmeler filan baya herkeste bir bon jovi tripleri... halbuki birazdan oynama şıkıdım şıkıdım çalacaz...
o konserde giymek için new york'ta bir mağazadan çok hoş bir beyaz gömlek ve pantolon aldım. kulise geldiğimizde hafif buruşuk olan gömleğimi, sonradan ütülemek üzere idareten askıya astım. kuliste muhabbet ederken tarkan'ın yakın koruması talat geldi. tarkan sinirli ''gömleğimi hala niye ütülemediniz?'' diye talat'a çıkıştı. talat şaşkın, gömleğin çoktan ütülü olduğunu ve dolaba astığını söyledi. tarkan yerinden kalkıp gitti ütüsüz gömleği alıp geldi. iyi de ütüsüz diye getirdiği gömlek benim gömleğim. bu sefer devreye ben girdim ''o gömlek benim'' diye. talat da ütülenmiş gömleği getirdi. paralel gömlek. kuliste bir gömlek curcunasıdır gidiyor. ya  koca new york'da sen git o kadar mağaza, ve hatta o kadar binlerce gömleğin arasından benle aynı gömleği al. demez mi ''sahnede giyme aynı gömlekle çıkmayalım''. iyi de çıplak mı çıkacağım? ben bu konser için özel aldım o gömleği. ''yok'' dedim ''giyecem''. giyersin giymezsin tartışmalarının sonucunda sahneye, tarkan'ın giymediği ve bana hediye ettiği başka fırfırlı bir gömlekle çıktım.

görüntüsü kötü olmakla birlikte konserin videosunu buldum. tam anlaşılmasa bile videoda gözüken gömlek bahsettiğim gömlek. şimdi bakıyorum da bol, düz, hiç bir özelliği olmayan bu gömleğin nesini sevmişim anlamadım. fırfırlı gömlek daha havalıydı sanırım. iyi ki pişti olmuşuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder