13 Eylül 2014 Cumartesi

maestro maggi



yıllar yıllar önce maestro maggi vardı. hocamız. büyük müzisyen, piyanist. uzun bembeyaz saçlı, kocaman çerçeveli gözlüğü, kırmızı yanaklı, babacan, yüzündeki tebessümü eksik olmayan harika bir insan. italya'dan göçmüş ve buraya yerleşmiş. st. antuan kilisesinde pazar günleri ayinde org çalardı. aynı zamanda devlet opera ve balesinde korrepetitör olarak görev yapmaktaydı. bir gün onu kiliseye dinlemeye gittiğimde beni çaldığı orgun yanına yukarı çıkardı. inanılmaz ihtişamlı  görüntüsü olan bir orgtu çaldığı. kat kat tuşları, ileri geri sürgülü beyaz düğmeleri, devasa boruları ve kilisenin yüksek duvarlarında yankılanan sesiyle insanın nefesini kesen bir görüntüsü vardı. insanlar huşu içersinde dua ediyorlar, papazın vaazlarını dinliyorlardı. vaazın ara bölümlerinde maestro maggi orgtan ufak pasajlar çalarak dualara eşlik ediyordu. herkes inanılmaz temiz giyimli ve şıktı. sanki opera seyretmeye gelmişlerdi. düzenli bankların üzerine kimi oturmuş, kimi de diz çökmüş şekilde dualarını mırıldanıyorlardı. maestro maggi ayin bittikten sonra insanlar kiliseyi terk etmeye başlarken bir anda bach'tan tocatta'yı çalmaya başladı. herkes bir anda yerine mıhlandı ve büyülenmiş gibi oldukları yerde eseri sonuna kadar dinlediler. bir tek kişi dışarı çıkmadı. bach dinlemek için en uygun mekanlardan birindeydim. tüylerim diken diken olmuştu. eser bittiğinde her zamanki mütevazılığıyla bana dönüp gülümsedi. ''che magnifico'' diye mırıldandı. ''si maestro'' diyebildim sadece ağzım açık...

bu hikayeyi niye mi yazdım? ortalıkta dönen bir video var. bizim topraktan bir vatandaş gittiği yabancı ülkede, kilise ziyaretinde orgun başına geçip ankara'nın bağlarını çalıyor. hem kötü çalıyor, hem de kötü söylüyor. insanımız da gayet şuursuz bir şekilde gülüyor ve bunla eğleniyor. insanların dini vecibelerini büyük bir saygıyla yerine getirdiği bir mekanı taverna havasına dönüştürmekte bir sakınca görmüyor. seviyesizliğin, sanat yoksunluğunun, insana ve yabancıya saygısızlığın ve terbiyesizliğin doruklarına varan bir toplumun bireyi olmaktan bir kez daha utanıyorum. öğretmen olduğunu öğrendiğim bu tip soytarıların, çocuklara, gençlere neyi öğreteceğini çok merak ediyorum. empatiyi mi? müziği mi? resmi mi? tarihi mi? neyi ya neyi? bir tane adam da çıkıp ''lan dangalak ne yapıyorsun sen orda'' diyemiyor mu? o muhteşem yapının içinde, allahın evi olmasını geçtim, yapıdaki sanat dokusunu, heykelleri, işlemeleri, kubbeyi, resimleri göremiyor mu? hayatında hiç bach, vivaldi dinlememiş mi? rönesansı duymamış mı?  empatiden bu kadar yoksun bir insanın, tavernadaymışçasına rahat hareket edebilme cesareti nerden gelmekte?
ben, kendi insanlarım adına maestro maggi'den özür diliyorum. kulaklarımdan asla gitmeyecek o mükemmel, olağanüstü, muhteşem (magnifico) bu ufak konser anısını bana yaşattığı  için de binlerce kez tekrar teşekkür ediyorum. toprağı bol olsun, nur içinde yatsın.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder