3 Mart 2016 Perşembe

türk erkeği önce arabasını sonra karısını sever

bizim memlekette otomobil denince akan sular durur. çok parası olan için havalı bir otomobil statü belirtisidir. mercedes kullanan amcaya genelde mütaahhit gözüyle bakılır. bmw kullananlar baba parası yiyen züppelerdir. pegueot veya golf kullanan gençler mi? onlar direkt apaçi yaftasını yerler. biraz meşhur olup para gören futbolcular muhakkak ya ferrari ya da lamborghini alırlar. benim takıldığım bunların hiçbiri değil ama. eski model araçlara bir bebek ihtimamı ile yaklaşan araç sahiplerine aklım ermiyor. eski model derken antika araçlardan bahsetmiyorum yanlış olmasın. konya'ya gittiğimde 70 li yılların murat 124 lerini (nam-ı diğer hacı muro) öyle bir süslemişlerdi ki tahayyül edemezsiniz. cam kenarlarına dantel örülmüşünü bile görmüştüm. süslü parlak jant kapakları, ön konsola cart renklerde serilen kadife örtüler, direksiyona kaplanan deri aksesuarlar, kaputun önüne konan çeşitli hayvan figürleri. burda itiraf etmem gerekirse bizim de 75 model murat 124 ümüz vardı. kaputunun önündeki figür demirden bir uçaktı. bizden önceki sahibi koymuş. adam kendini pilot sanıyordu sanırım. uzun yıllar ben de o aracı o şekilde kullanmıştım. daha da beteri araca ''düldül'' diye isim de koymuştum. bunlar zevk meselesi tabi. isteyen istediğini yapabilir. bir dönem mustang 65 aracım da oldu. tam bir klasik. bir sabah uyandığımda önündeki meşhur koşan tay ambleminin çalınmış olduğunu gördüm. aylar sonra çalınmış logo, benim evin önünden geçen bir çingenenin sürdüğü at arabasının kasasını süslüyordu. benim amblem olup olmadığından emin olamadığım için boş gözlerle bakakalmıştım. at arabasına daha uygun tabii mantık olarak.
oturduğum mahallede bir amca var. bu amcanın renault 9 (90 lardan kalma sanırım)  marka aracına gösterdiği ilgiyi karısına gösterdiğini sanmıyorum. güneşten boyası hayli solmuş otosunu itinayla öyle bir siliyor ki, her seyrettiğimde solmuş boyanın tekrar eski parlak halini alacağını zannediyorum. kaputunu açıp motora da uzaktan muhakkak bakıyor. borular kontrol ediliyor. araç durduğu yerde 5- 10 dk. çalıştırılıyor. bu yağmurda çamurda rolls royce'um olsa bu kadar uğraşmam ciddi söylüyorum. etrafınıza bakın muhakkak her yaştan bu tiplemelerle karşılaşırsınız.
cabrio otomobil alacak paranız mı yok? sorun değil bursa'da vosvos'larınızın (kaplumbağa) veya murat 131'lerinizin tepesini kestirecek usta bulabilirsiniz. bagaja da hayvan gibi bir sub koyup, en renkli ve en dijital göstergeli ekolayzerinizle müzik sisteminizin volümünü dibine kadar açıp caddelerde boy gösterin. bütün kızlar size aşık olacaktır emin olun. 
bu gövde değiştirme ile ilgili benim de bir anım var. almanya haricinde mercedes taksiye istanbul'da ilk defa binmenin haklı gururunu yaşamaya çalışırken, bir yandan da niye hala rahatsız ve dar bir koltukta oturduğumu anlamaya çalışıyordum. ters olan bir şey vardı dayanamadım şöföre sordum. meğerse adam kaportayı komple mercedes 190 gibi yapmış. ön konsola bir baktım bildiğin tofaş şahin'deyim. türk kafası işte. nasıl bir kompleksse, her polis çevirdiğinde ruhsatta belirtilmediği için ceza yiyormuş bir de salak. (konuyla ilgili örnek fotoda murat ferrari göreceksiniz.)
gelelim yeni satın alınmış aracını parkedemeyen sürücülere. hastasıyım bu tiplerin. kıyamaz aracına. ya lastiği kaldırım kenarına sürtünürse, ya tamponu öndeki araca hafif değerse? amanin! karıları genelde bu park esnasında araçtan aşağı inerler ve direktif vermeye başlarlar. topla topla, sağ yap, dur dur vuracan! 3 saniyede parkedilebilecek yere bu sayede 15 dakikada anca yanaşılır. kapılar kilitlenip, bütün kapılar kapanmış mı diye kontrol edilir, aracın etrafında bir tur atılır, kaldırıma yakınlık ölçülür ve parkın nizami olduğuna kanaat getirilip afili afili önden yürünür. kadın eşini arkadan takip eder. adam dönüp arkasına bakar. kadına değil aracına tabii ki. vrınnn...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder