13 Kasım 2014 Perşembe

siyah beyaz tv zamanları


televizyonla tanışmam ilkokul sıralarında olmalı. haftada 2 veya 3 gün yayın olurdu. onda da siyah beyaz deneme yayını biraz ondan biraz bundan programlar seyredilir en geç 12 gibi istiklal marşı okunur, önce sinyal fotosu belirir ardından da fışş sesli karlanmayla yayın sona ererdi. siyah beyaz olan yayının bitmesi yetmez, göndere bayrak çekilmeden tv kapatılmazdı. erken uykuya dalınmışsa o karlanma sesi eşliğinde gecenin bir vakti uyanır tv'yi kapatırdınız. televizyonu olmayan komşular hafta sonu davet edilir, hem çaylar içilir börekler yenir, muhabbet eşliğinde tvye bakılır eğlenilirdi. bizim tv, itt shaub lorenz marka idi. 8 kanalı vardı, ve sanki şartmış gibi 8 kanalı da trt'ye ayarlanmıştı. uzaktan kumandası yoktu. tv'yi açmak, sesini kısmak veya kapamak için hep insan gücü gerekliydi anlayacağınız. süpürge sopasından ilk ilkel uzaktan kumandayı (açma ve kapama işlemleri için) o yıllarda icat etmiştim. renkli tv'ye sahip olma sadece tv'nin kasasının
renkli olması anlamına geliyordu. mesela bizim tv beyaz, yeşil veya kırmızı gibi.. şekerleme gibi tvler vardı. bir ara ekranın önüne ''yayını renkli gibi gösteren cam'' diye bir şey icat ettiler. çoğu kişi bunu satın alıp ekranın önüne adapte etti. göz bozmanın dışında bir halta yaradığını düşünmüyorum. yayını net seyretmek için 2 çeşit anten vardı. ya tv'nin üstüne ya da balkona monte ederdiniz. çatıya koymak daha garantili bir görüntü sağlamakla birlikte ilk fırtınada, çatıya çıkıp anteni sağa sola çevirmeniz gerekirdi. aşağıdan gelen direktiflere göre sağa sola çevirip karlanmayı netleştirmeye çalışırdınız. büyük aile kavgaları doğardı bu saçma sapan işlemlerden dolayı.regülatör de şarttı çünkü voltaj dansöz gibiydi. önce fiş prize takılır, regülatör açılır sonra tv açılırdı. kapanırken de tam tersi uygulanırdı. o priz illaki çekilecek. eski insanların daha çevreci olduğundan değil o zaman tv'lerin patlama riskine karşı alınan önlemlerdendi. tv çalışırken asla camına el sürülmez, ıslak bezle silinmezdi. bazen yayın kesilir ve meşhur necefli maşrapa fotosu konurdu. maşrapaya söylene söylene bakardık. görevimiz tehlike ve uzay yolu en sevdiğim diziydi. sessiz filmleri, harold lloyd, şarlo ve arşak palabıyıkyan olarak bilinen groucho marks'ı gözümü kırmadan izlerdim. ajansı (haberler) peder severdi. haber spikerleri,şekspir oyunundan çıkıp gelmiş gibi çok düzgün bir türkçe ve tonlamayla haberleri sunarlardı.
zaplamak gibi bir kavram bilmediğimizden reklamları bile büyük bir heyecanla seyrederdik. ürünler öyle kibar bir dille sunulurdu ki ertesi gün ''ne kibar adam gidip şu deterjanı alalım'' derdiniz, o derece. ne şimdiki gibi amele tiplerin inşaat reklamları, ne de içine her türlü kimyasal katılmış ürünlerin gözümüze sokulması vardı. ne yandaş habercilik vardı, ne de birbirine bağıran, dinlemeyen ve hakaret edenlerle dolu reality show programları vardı. ne de gündeme gelmek için götünü başını açan detone şarkıcı ve manken silsilesi vardı. ne kadar sıkıcıymış di mi? tek kanal olan trt'de türkçe şarkı söylemek için muhakkak prozodiniz düzgün olmalıydı. tabii ki bazı küfür veya argo kelimeler yasaktı. açık saçık giyinemez ve dolayısıyla yılbaşında dansöz seyredemezdiniz. arabesk kesinlikle yasaktı. tek kanal faşizminin sert kurallarıydı bunlar. ama klasik konserler verilirdi. sinema klasikleri olurdu. türk sanat müziğinin en iyi icracılarını seyrederdiniz. diziler insanları eve bağlardı. dallas, kaçak gibi dizilerin yayını sırasında sokakta hayat dururdu. o günleri özlüyorum demesem yalan olur. haberlerde bölücülüğün olmadığı, siyasi liderlerin birbirlerine şimdiye nazaran daha efendilik sınırları içersinde takıldığı, ciğeri beş para etmez gazetecilerin para uğruna ekranlarda fink atmadığı bir hayattı o zamanlar. televizyon renkli ve çok kanallı oldu ama biz renksizleştik. hepimiz siyah beyaz bir hayatın içinde yaşam savaşı veriyoruz. sabah tv'yi açtığımız gibi vahşet, hastalık ve bilumum negatif haberlerle yaylım ateşine tutuluyoruz. ve işin acı tarafı buna alıştık. zaman makinesi olsa bir saniye düşünmem o tek kanallı döneme dönerim. aptal kutusu o zamanlar 3 saat yayın yapıp bitiyordu. şimdi aptallar ordusu olarak yaşıyoruz. fışşşşşşşşşşşşş.